200 yıl önce Diyabetlinin Sonu !
Yıllardan 200 Sene önce olsaydı Biz Şeker hastaları nasıl sonla karşılaşırdık. Hikayeleştireyim istedim…
Diyabetli Mustafa’nın Son Anlarının Hikâyesi
Adım Mustafa . Henüz 12 yaşındayım. Osmanlı’da bir çocuğun hayali büyük bir asker olmaktır; hem babam gibi güçlü hem Allah’a sadık. Ama birkaç ay önce, hayallerim gölgelenmeye başladı. İçimde tarif edemediğim bir şey vardı. Bir türlü doymaz oldum; yemek yiyorum ama zayıflıyorum. Susuzluğumsa sanki hiç geçmeyecek gibi. Gözlerim sürekli bir testi suyu arıyordu. Annem başımı okşayarak, “Belki de nazar değdi, oğlum,” diyordu. Ama bu his, gözle görülmeyen bir nazarın çok ötesindeydi.
Bir sabah kalktığımda bacaklarım beni taşımakta zorlandı. Daha birkaç ay önce mahalledeki çocuklarla yarışırdım, şimdi adım atmak bile yorgunluk veriyor. Gece boyunca en az beş kez uyanıyorum, su içiyorum ama yetmiyor. Geceler karabasan gibi üzerime çöküyor. Annemin endişeli gözlerini yakalamamak için sabaha kadar uyanık kalıyorum. Babam, “Mustafa, bu böyle olmaz,” diyerek beni mahalle hekimine götürdü.
Hekim uzun uzun yüzüme baktı, nabzımı tuttu. Birkaç dua mırıldandı ama ardından sessizleşti. Babama dönerek sadece şunu söyledi:
“Allah’a dua edin. Mustafa’nin derdine çare yok gibi görünüyor.”
O gün babam eve dönerken çok sessizdi. Belki de ilk kez onu bu kadar çaresiz görüyordum.
Ketoasidozun Pençesi
Günler geçtikçe durumum daha da kötüleşti. Karnımda bir ateş yanmaya başladı. Öyle bir acı ki, ne yatabiliyorum ne kalkabiliyorum. Annem beni sıcak bir battaniyeye sarmıştı, ama yine de titriyordum. Ağzımdan gelen garip bir koku odayı dolduruyordu. Midem bulantıdan düğüm olmuş gibiydi; ne yesem hemen geri çıkıyordu.
Bir gece uyandığımda nefes almakta zorlandığımı fark ettim. Göğsüm sanki bir taşla eziliyordu. Her nefeste ciğerlerime sanki iğneler batıyordu. Annem yanı başımdaydı. “Mustafa’m! Allah’ım, bize sabır ver. Bu acıyı oğluma çektirme,” diyerek dua ediyordu. Babam ise köşede diz çökmüş, sessizce secdeye kapanmıştı. O kadar karanlık bir geceydi ki, babamın gözyaşlarının yere düşüş sesini bile duyabiliyordum.
Kendi içimde yaşadıklarımı anlamaya çalışıyordum. Artık kimse bana yemek vermiyor, sadece su içmem için uğraşıyorlardı. Ama o suyu içerken bile midesinde taş varmış gibi hissetmek ne demek, kimse bilemez. Karnımdaki sancılar beni kıvranmaya zorluyor, ama hareket etmek her seferinde daha çok acı veriyordu.
Bir sabah gözlerim bulanık görmeye başladı. Annemin yüzü önümdeydi ama sanki bir perde arkasından bakıyor gibiydim. Titreyen ellerimle annemin elini tuttum ve sadece şunu söyledim:
“Anne, bana ne oluyor? Ölüyor muyum?”
Annemin dudakları titredi. Gözlerinden süzülen yaşlar, bana cevap vermek istemediğini gösteriyordu. Ama cevabı ben zaten biliyordum.
Kendi kendime dua etmeye başladım:
“Allah’ım, sen beni kurtar. Ben daha büyüyeceğim, babama yardım edeceğim. Ne olur beni çaresiz bırakma.”
Fakat her geçen saat nefesim daha da zorlaştı. Karnımdaki sancı dayanılmaz bir hale geldi. Gözlerim kararıyor, kadesim Hasan Gözlerime hakim olamadığına şahit oluyor acıdan gözlerim kayıyor dünya önümde dönüyordu. Babam beni yatağa yatırırken, kulağıma şu sözleri fısıldadı:
“mustafa, sabret oğlum. Sabreden kullarını Allah sever. Bu dünya geçici, cennette hiç acı olmayacak.”
Bu sözler içimi biraz rahatlatmış olsada O an, annem bir yudum su uzattı ama artık içemiyordum. Dudaklarım titriyor, her nefes almak bir dağ tırmanmak gibi geliyordu.
Sabaha karşı birden bire rahatladığımı hissettim. Karnımdaki ağrı sanki azalmıştı, ama bütün bedenim uyuşmuştu. Gözlerimi son kez açtığımda kardeşim Hasan’in gözyaşlarıyla ıslanmış yüzünü gördüm. Ağzımdan tek bir kelime döküldü:
“Allah’a emanet olun.”
O an dünya benim için sessizleşti.
” Allah rahmet eylesin.”
Ağustos 1921’de Banting ve öğrenci asistanı Charles H. Best, köpek pankreasından etkili bir ekstrakt hazırladı. Ocak 1922’de biyokimyacı James B Collip, insanlarda kullanım için yeterince saf olan insülini izole etti. 25 Ekim 1923‘te Banting ve Macleod, insülinin keşfi için Nobel Fizyoloji “Tıp Ödülü’nü” aldı.
Bu devrin Alimlerinin Mucizeleri bu ilaçları bilimin gücü ile İnsanlığın hizmetine sunan kişilerdir.
Bu hikaye, o dönemde insüline erişimi olmayan bir çocuğun Hikayesi olabilir. Tüm Hastalıkların Mucizesi sayılacak İlaçların Üretilmesi Dileği, İseteği, Duası ile
SAĞLICAKLA KALIN
Şu an bu sayfayı inceleyenler sayısı: 1 kişi.
Bize Destek Olun:
USDT ERC20 – 0x6d06b451fdc6e83f87950e4043072e2abb42a9fb
Uyarı: Haber bültenleri, haber ihbar mailimize düşen içerikler ile kamu kurum, belediye, sosyal medya bültenleri, siyasi kimlikler ve partiler ile ilgili bültenler sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan yayınlanır. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar, haberi geçen kurumlar, haberi geçen sorumlular olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...